Ticari Taksi Sahiplerinde 7 Milyonluk Vurdumduymazlık
meslektaşlarının yaşadığı derin sorunlara yakından tanık oldum. Seslerini duyurmakta güçlük çeken bu emekçilerin dertlerini, bizzat onların ağzından dinledim. Önümüzdeki hafta bu çarpıcı ifadeleri sizlerle paylaşacağım. Ancak bu hafta, taksi sektörünün görünmeyen kahramanları olan "emekçi şoförlerin" yaşadığı haksızlıkları ve beklentilerini aktarmak istiyorum.
Malumunuz olduğu üzere, son zamanlarda Martı Taksi uygulaması Konya yollarında faaliyet göstermeye başladı. Bu yasa dışı uygulamanın ortaya çıkmasıyla birlikte, duyarlı taksi şoförleri inisiyatif alarak kısa sürede bir düzine aracı ve bu araçları kullanan kişileri tespit edip emniyet güçlerine teslim etti. Şoförlerin aktardığı bilgilere göre, bu illegal uygulamayı kullanan kişilerin arasında devlet memurları, sağlık çalışanları (hemşire), şirket sahipleri ve öğrenciler gibi farklı meslek ve statülerden insanlar bulunuyordu.
Ancak daha vahim olanı, bu durumu engellemeye çalışan şoförlerin karşılaştığı muameleydi. Kendi haklarını savunurken silahlı tehditlere maruz kaldıklarını, bu nedenle mahkeme koridorlarında çare aradıklarını, yasa dışı taşımacılığı yapan araçları yakalatmak için bindikleri taksilerde trafik cezalarıyla karşılaştıklarını ve daha pek çok absürt olay yaşadıklarını dile getirdiler. Anlatılanlar inanılması güç olsa da, maalesef hepsi gerçek.
Bu karmaşık ortamda, plaka sahiplerinin bazılarıyla yaptığım görüşmelerde "plakanızın güncel değeri nedir?" soruma aldığım "benim plakamın değeri 7 milyon TL" cevabı, yaşanan vurdumduymazlığın ve sorunlara kayıtsız kalmanın temelinde yatan ekonomik bakış açısını net bir şekilde ortaya koydu. Sonuçta mağdur olan, yakası yırtılan yine direksiyon sallayan emekçi şoförler oluyor. Kabul etmek gerekir ki, plakanızın değeri teorik olarak yüksek olabilir. Ancak yasal olmayan bu uygulamanın yasal bir zemine oturtulması ve sektörde düzenlemeler yapılması durumunda, ikinci el bir taksi aracının piyasa değeri bugünkü 350-400 bin TL civarındaysa, plakanızın değeri de bu gerçekliğe göre şekillenecektir. Hatta mevcut durumda da piyasa dinamikleri farklı işlemiyor.
Şaşkınlıkla izlediğimiz üzere, birileri çıkıp televizyon ekranlarında şoförlerden küçümseyici bir dille, "zurnanın son deliği" gibi ifadelerle bahsedebiliyor! Oysa taksi esnafının, yani "plaka sahibinin" ekonomik çıkarlarını koruma gayretinde olan yine bu "son deliği" olarak görülen şoförler!
Bu noktada Konya Şoförler Odası'nın tutumu da sorgulanması gereken bir diğer önemli konu. Bu zorlu mahkeme süreçlerinde, sırf şoför oldukları için meslektaşlarının arkasında durmaması, onlara maddi ve manevi destek sağlamaması kabul edilebilir bir durum mudur? Plaka sahibinin ise yaşanan bu olaylara "bana mı danıştın?" gibi absürt bir tepki göstermesi ne anlama gelmektedir? Perdenin önünde adeta aslan kesilen bazı yöneticilerin ve plaka sahiplerinin, perdenin arkasında ellerini ceplerine koyup vurdumduymaz bir tavır sergilemesi düşündürücüdür.
Bütün bu olumsuzluklar gözlerimizin önünde yaşanırken, Şoförler Odası'nın bu zor durumdaki insanları, yani "şoförleri" koruyup kollamak yerine adeta görmezden gelmesi ve talep edilen görüşme randevularına bile yanıt vermemesi gerçekten üzücü bir tablo çiziyor, değil mi? Bu kayıtsızlık ne kadar da anlaşılmaz!
Nitekim, geçtiğimiz günlerde bir başka ilde yaşanan bir olay, Konya'daki mevcut yönetim anlayışının da benzer bir zihniyette olduğunu gösteriyor. Bir şoförler odası başkanının bir durağı ziyareti sırasında "burada mal sahibi var mı?" sorusuna "yok" cevabını alması üzerine "o zaman hayırlı işler" diyerek ayrılması, maalesef Konya'da sergilenen yönetim biçiminin de aynı "mal sahibi odaklı" yaklaşımla şekillendiği izlenimini uyandırıyor.
Yani demem o ki dostlar, "şoför" deyip geçmeyin. Bugün o koltuklarda onlar sayesinde oturuyorsunuz. Onlar sayesinde de kalkabilirsiniz. Aynı zamanda plaka sahipleri de bugün biçtikleri 7 milyonluk plaka değerinin yarın 300-500 bine alıcısının olmayacağını da açıkça bilmelidir.
L***f d*nç
06.05.2025 08:09