YENECEĞİM SİZİ TOPLU TAŞIMALAR :))
Merhabalar.
Eskiden, oldukça eskiden :)) toplu taşımalara binme konusunda ciddi bir fobim vardı. Mümkün olan her yere yürümeyi tercih ederdim. Tabii ki zamanla şehir büyüdü, ben de büyüdüm. Çok kilometre olup yürüyemeyeceğim yerlere gitmem gerekti.
İlk tecrübem, ablamla dolmuş deneyimim oldu. İniş noktamız Form ve Zaferin kesişim yeriydi. Binişte sorun yoktu. Hemen kapının karşısındaki koltuğa oturmuştuk. İniş noktasına yaklaştıkça kalbimin atışı daha çok hızlandı. Sanki tüm kanı yüzüme pompalıyordu. Soğuk terler ensemden ve alnımdan inmeye başladı. Ablam “müsait bir yerde inelim” dediği anda ben kapıya saldırdım. Eski dolmuşlarda, otomatik kapı yerine, kapıyı içeriden zincirle sabitlenmiş demir kolu kullanarak kendiniz açardınız. Korkunun ve eski sporcu olmamın gücüyle sanırım hem zinciri hem demir kapı kolunu kırıp kapıyı açtım. Ablam indi bende indim sonra elimdeki zinciri sallanan kapı koluna baktım. İçerideki yolcular “oha kıza bak kapı kolunu kırdı” diye söylenirken, elimdekini sanki suç aletiymiş gibi yavaşça dolmuşun zeminine bıraktım. Çok utanmıştım, özür dileyip kapıyı kapattım. Dolmuş hemen hareket etti, bizde ablamla hızla Zaferin derinliklerine yürüdük. Artık kapı içeriden açılamayacağına göre sahiden o yolculara ne oldu? :))
İlk otobüs deneyimim de rahmetli melek babamla olmuştu. Goncaköy’e gitmek için otobüse binmemiz gerekiyordu. İnsanlar çarşı-pazar alışverişleri yapmışlar, ellerinde poşetler, yerlerde poşetler evlerine gidiyorlardı. Biz biletleri atarken ilk koltuk boşaldı. Babam hemen oturmamı istedi. Düşünebiliyor musunuz ben oturuyorum ve babam ayakta. Benim için imkansız bir durum ama korku nelere kadir tahmin edin. İniş durağına kadar sorun olmadı. Durağa geldiğimizde inmek için erken davranmışım. Frenin şiddeti ile dengemi kaybettim ve bir yolcunun pazar çantalarına, önce domates olana ayağımın biri, cam bardaklar olana da ayağımın diğeri girdi. Ezilme ve kırılma sesleri netti. Ben yine utanç içerisinde özürler dileyerek indim.
Ama yenilmedim denemeye devam ettim. Binerken çok sıkıntım olmuyordu, sorun hep inerken çıkıyordu. Bir seferinde tam her şey neredeyse yolunda gitmişti. İnmek için hazırlanmıştım. Elimi yukarıdaki tutacaktan tutuyordum. Kapı tam arkamdaydı. Her şey kontrolüm altındaydı. Ama şu ani frenler yok mu? Tam dururken elimi bıraktığım anda yapılan fren yüzünden dengemi kaybettim elim hızla savruldu. Ve tam altında oturan erkek yolcuya Osmanlı tokadını atmış bulundum. Adamcağız şaşkın olduğu yerde savruldu. Kapıdan dışarı kendimi atarken “binlerce özür dilerim” diye bağırdım. Acaba beni affetmiş midir?
Tabii ki vazgeçtim mi? Hayır. Üstelik Konya sınırlarını bile aştım. Çok eski yıllardan birinde eğitim seminerine katılmak için iş arkadaşımla İstanbul’a gittik. Seminer Avrupa yakasındaydı. Anadolu yakasında taksi dolmuşa bindik, ama karşıya geçmek için otobüse binmemiz gerekiyordu. Beni yine sıkıntılar sarmıştı. O zamanlar eski otobüslerin en arka kısmında koltuk yoktu. Demir bir tutacak vardı, ayakta gidecekler için. Hava karla karışık yağmur yağışlı ve soğuktu. Bu yüzden kalabalık yoktu. Otobüs durağa gelince hemen binip, biletleri atmaya çalışırken şoför aniden ve son sürat harekete geçti. Otobüsün önü küheylan gibi havaya kalktı. Ben yolculara sırtım dönüp biletle uğraştığım için, bu ani hareketle dengemi kaybettim. Zaten ıslak ve kaygan zemin yüzünden iki ayağım birden öne doğru kayıp oturur vaziyette düştüm. Otobüsün havaya kalkan ön tarafı sayesinde de ivme kazandım. Yarı yatar yarı oturur vaziyette en arkaya kadar sırtüstü kayarak gittim. Başım yukarıda, omuzlarım otobüsün arka paneline vurarak durdum. Debelenerek oturur vaziyete geldim. Kalkmaya cesaret edemedim çünkü hem bacaklarım titriyordu hem de yer çok kaygandı. Allahtan ortada kimse yoktu. Yoksa ben tam bilardo topu görevi yapardım. Her şey birkaç saniye de olup bitmişti. Olanların farkına varınca etrafıma baktım ve bana ayıp olmasın diye yolcuların kendini sıktığını fark ettim. İlk kahkahayı patlatan ben oldum. Sonra dalgalar halinde öne doğru kahkahalar yayıldı. Bana yakın oturan iki yolcu gelip kollarımdan tutarak beni kaldırdılar. Ve yer verip oturttular. Herkesle artık tanışık olmuştum. Geçmiş olsun dilekleri ve kahkahalar arasında boğazı geçip iniş noktamıza gelmiştik. Otobüste sadece bir kişi hiç gülmedi ve beni tanımıyormuş gibi davrandı. Tavrını bir türlü anlayamadığım iş arkadaşım.
Sizi bir gün yeneceğim toplu taşımalar :))
Sevgi ve Sağlıkla kalın. Ne olursa olsun öğrenmeye devam edin .