Muhalif Sığınma mı, Göç Politikası mı? Kanada’nın CHP Kararı Neyi Gösteriyor?

Son günlerde sosyal medyada ve bazı haber sitelerinde dikkat çeken bir konu var: Kanada’nın CHP üyeliğini iltica başvurularında “siyasi görüş temelli zulüm riski” olarak değerlendirdiği iddiası. Bir bakıma bu, hem Türkiye’deki siyasetin hem de göç ve insan hakları konularının bir kesişim noktası haline geldi. Peki gerçek ne, iddialar ne kadar doğru ve bu kararın arkasında hangi dinamikler var?

⸻

Kanada IRB’sinin Kararları

Kanada Göçmenlik ve Mülteci Kurulu (IRB), 2025 yazında iki farklı başvuruyu onayladı. Bir aile ve bir birey, CHP üyeliği ve muhalif siyasi faaliyetleri nedeniyle iltica talebinde bulunmuştu. Kararlarda, Türkiye’de muhalefete yönelik gözaltı ve sosyal baskı risklerinin ciddi olduğu vurgulandı.

Örnek vermek gerekirse; E.Y., N.K.Y. ve A.K.Y. adlı bir aile, CHP’ye destekleri, miting katılımları, sosyal medya paylaşımları ve önceki gözaltı geçmişleri gibi delillerle başvuru yaptı. IRB üyesi Tyler Hammond, bu delilleri “siyasi görüş temelli zulüm riski” kapsamında değerlendirdi.  

Bir diğer örnekte ise; M.A.T. adlı bir başvuru sahibi, CHP üyeliğinin yanı sıra Kürt kimliği ve Alevi inancı üzerinden de bir risk değerlendirmesine tabi tutuldu. IRB, bu farklı kimlik ve siyasi unsurların birleşimini “siyasi görüş temelli zulüm riski” olarak yorumladı. Yani karar, sadece “partiye üye olmanız yeterlidir” demekten çok daha derin bir değerlendirme.

⸻

Resmî Açıklamalar ve Yanlış Anlamalar

Bu kararlar medyada hızlıca yayıldı ve bazı haberler “CHP üyeleri artık kolayca Kanada’ya iltica edebilir” algısını yarattı. Ancak Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) ve Kanada Büyükelçisi Kevin Hamilton, bu iddiaların abartılı olduğunu belirtti. Herhangi bir siyasi parti üyeliği tek başına sığınma gerekçesi değil; somut deliller ve geçmişteki baskı deneyimleri hala belirleyici.

Bu çelişkiler, konuyu sadece siyaset üzerinden tartışmanın yanıltıcı olabileceğini gösteriyor. Asıl önemli olan, her başvurunun kendi dinamikleriyle değerlendirilmesi.

⸻

İnsan Hakları ve Demokrasi Perspektifi

Kararlar bize şunu hatırlatıyor: Siyasi kimlik ve muhalif faaliyetler, uluslararası hukukta ciddi şekilde dikkate alınabiliyor. Kanada’nın yaklaşımı, yalnızca göçmenleri korumak değil, aynı zamanda demokrasi ve insan hakları açısından sembolik bir mesaj da veriyor.

Ancak bu durum, “her CHP üyesi otomatik olarak iltica alır” anlamına gelmiyor. Başvuru sahiplerinin belgelerle desteklediği, somut riskleri kanıtladığı dosyalar bu sürecin temelini oluşturuyor. Yani sürecin hâlâ titizlik ve doğruluk gerektirdiğini unutmamak lazım.

⸻

Türkiye-Kanada İlişkileri ve Siyasi Yansımalar

Bu gelişme, Türkiye’deki muhalefet için uluslararası koruma ve meşruiyet tartışmasını güçlendirebilir. İktidar cephesinde ise bu durum, “CHP’lilerin yurtdışına akışı” gibi bir algı yaratabilir. Kanada açısından ise insan hakları savunuculuğu ile göç yönetimi arasında hassas bir denge söz konusu.

Özetle, karar sadece bireysel dosyalar için değil, aynı zamanda Türkiye-Kanada ilişkilerinde ve uluslararası demokrasi tartışmalarında da iz bırakabilir.

⸻

Sevgili okurlar;

Bu durumu sadece “muhalif kaçışı” ya da “siyasi fırsat” olarak görmek yanlış olur. İnsan hakları, demokrasi ve uluslararası normlar açısından bir gösterge olabileceği kadar, göç sisteminin sınırlarını da test eden bir gelişme.

Medya ve sosyal medyada dolaşan abartılı anlatılar kadar, resmî belgeler ve hukuki kararları da dikkate almak kritik. Siyasi kimlik ve baskı riski, uluslararası hukukta hâlâ önemli bir kriter; ancak iltica hakkı kazanmak isteyenler için hâlâ belgeleme, tanıklık ve etkili hukuki savunma büyük önem taşıyor. 

Sonuç olarak, Kanada IRB’sinin CHP üyeliğini “siyasi görüş temelli zulüm riski” olarak değerlendirmeye başlaması, göç hukuku açısından dikkat çekici ve potansiyel olarak dönüştürücü bir karar. Bu, yalnızca bireysel dosyalar için değil, daha geniş bir iltica ve demokrasi tartışması için de önemli bir sembol.

Okuyucuların görevi, sadece haberi almak değil, bağlamını anlamak ve analiz etmek.