Bir lokmada rezalet: Helalin çöküşü
Konya’nın yıllardır övündüğü bir şey vardı:
Dürüst esnaf. Temiz üretim. Helal lokma.
Ama Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıkladığı 11 Kasım 2025 taklit-tağşiş listesi, bu şehrin vitrininin aslında ne kadar çatladıysa o kadar parlatıldığını acı bir şekilde gösterdi.
Dana sucuğu diye satılan ürünlerden çıkan mekanik ayrılmış kanatlı eti, baş eti, kalp, sakatat…
Etiket başka, içerik başka.
Yani her şey “Konya esnafı sağlamdır” masalına uygun:
Görüntü helal; gerçek haram. Eliyle yoğurduğu sucuğa hile karıştıran, helal lokmasına da hile karıştırır. Ahlakın suyu bir kez kaçtı mı gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Almanya’dan İstanbul’a tatile gelen Böcek ailesinin yaşadığı ağır zehirlenme vakası da bu düzenin başka yüzüdür.
Farklı şehirde, farklı işletmede yaşanmış olabilir.
Ama bu iki olay — Konya’daki hileli sucuk üretimi ve İstanbul’daki zehirlenme — aynı kirli zihniyetin iki parçasıdır.
Birincisi sofrayı kirletir, ikincisi hayatı söndürür.
Türkiye’de artık gıda güvenliği bir standart değil, bir şans oyunu hâline gelmiş durumda.
Gıda hileleri neyse, son aylarda “hayırseverlik” ambalajıyla sahneye çıkan bazı isimler de aynı mantığın farklı paketlere sarılmış hali.
Konya’da son dönemde en çok konuşulan kişiler ise belli:
Celalettin Hakan Katırcı, Ömer Atiker...
Yıllardır kendisini “hayırsever, memleket sevdalısı, büyük bağışçı” diye etiketleten Katırcı’nın, bizim yazılarımızdan sonra ortadan buharlaşır gibi kaybolması tesadüfle açıklanabilir mi?
Sanmıyorum.
Birden bire,Konyaspor paylaşımlarını durdurdu. Kulüp fotoğraflarında görünmemeye başladı. Etkinliklerden çekildi. Kamuoyuna karşı “derin bir sessizlik” moduna geçti.
Daha önemlisi Konyaspor Başkanı Ömer Atiker’in de Katırcı konusunda tek bir paylaşım yapmaması, hiçbir fotoğrafta yan yana görünmemeleri şehirde ciddi soruları beraberinde getiriyor.
Konya küçük şehir değildir ama hiçbir şeyin gizli kalamadığı bir şehirdir. Hele ki Konyaspor’un çevresinde olup biten hiçbir detayı gözden kaçıran olmaz.
Geçtiğimiz günlerde yaptığım Ankara ziyaretinde, bu konunun sadece Konya’da değil; bürokraside ve spor camiasında da konuşulduğunu gördüm.
Yani mesele sadece Konya’nın iç dedikodusu değil; Ankara’nın da radarında olan bir konu.
Konyaspor Başkanı Ömer Atiker’in Katırcı’ya karşı görünür bir mesafe koyması da şehirde yankı uyandırdı.
Kulüp içindeki bazı isimler, Atiker’in “kulübün etrafındaki tartışmalı figürleri uzak tutma” yaklaşımından rahatsız olmadıklarını açıkça ifade ediyor.
Her şey birbiriyle bağlantılı. Sucukta yapılan hileyle, hayırseverlik adı altında yapılan vitrincilik aynı zihniyetin ürünüdür: Şeffaf değil, süslü. Etik değil, ambalajlı. Gerçek değil, PR...
Dana eti diye sakatat satanla, hayırseverlik diye PR yapan arasındaki fark sadece kullanılan malzemedir; ahlak aynıdır.
Konya’nın sorunu tam olarak burada. Bu şehirde artık görüntü değil, gerçek, vitrin değil içerik, reklam değil karakter konuşulmalı.
Benim işim bu şehirde üstü örtülen yerleri açmak. Ömer Atiker'in Katircı'yı neden bu kadar ön plana çıkarmaya çalıstığına dair bazı iddialar duydum, onları da netleştirmeye çalışıyorum. Gıda hilesi yapan da, hayırseverlik adı altında PR yapan da, ona çıkarları dogrultusunda sahip cıkan da, kulüp etrafında poz devşirmeye çalışan da bilsin: Bu şehir kimsenin vitrini değil.
Gerçek er ya da geç ortaya çıkacak.
Ve ben, o gerçeklerj yazmaya devam edeceğim.
Kalın sağlıcakla...


