Çok Bulutlu

14°C
Konya

AŞKI NASIL YAŞARIZ?

Kayıt Tarihi: 22.05.2022 13:51 - Son Güncelleme: 07.10.2025 05:16
YAZI
A

Aşk, kalbin çok hızlı çarpması, dizlerinin bağı çözülmesi, ellerinin terlemesi, kalp atışlarının hızlanması, uyuyamama, her sabah uyanınca aklına ilk gelen, dünyada ondan başka kimse yokmuş gibi sürekli onu düşünmek ve daha pek çok fizyolojik aynı zamanda psikolojik belirtiler gösteren his sadece bu kadar mı ?

Sence aşk nedir?

Yüzyıllarca insanlar aşkın tanımını yapmaya çalışmışlar, sosyal antropologlara göre cinsel bir tutku, psikologlara göre hem yaratıcı hem yıkıcı bir etki, şairlere göre özlem, hasret, arzu herkes için farklı anlamlar taşıdığı dahası herkes aşkını farklı yaşadığını söyleyebiliriz.

Elbette aşkın kimyası var ancak bilinçaltına yerleşen, kusursuza ulaşma arzusu ile aşkın ilk kıvılcımı başlıyor ve kimyası da işin içine giriyor. İlk kıvılcım ile uyarılan beyinde feniletilamin, dopamin ve norepinefrin salgılanıyor.

Feniletilamin, insan beyninde uyarıcı etkisi vardır romantik aşkın nörokimyası için önemlidir. Feniletilamin daha fazla dopamin ve norepinefrin salınımını uyarımında belirgin rol oynar. Dopamin beynin ödül kimyasalı, cinsel dürtü, zevk duygusu ve beynin ödül sistemine güçlü bir şekilde bağlıdır. Norepinefrin ise dikkatin aynı zamanda kalp atış hızının artmasına neden olur. Bu nörokimyasallar bir araya gelince cinsel istek, öfori, sinirlilik gibi romantik aşkla ilgili duyguları ortaya çıkarır. Dünyamız o kişi üzerine odaklanır ve ondan başka kimse yoktur gezegende.

Çikolata büyük oranda feniletilamin içerir tüketilmesi aşka benzer etkilerin taklit edilebileceğine aynı zamanda başka psikolojik faydalarının da olabileceğine dair spekülasyonlar yer almaktadır. Reklamlarda depresyon sırasında çikolata yemenin vurgulanması da aslında bu kimyasalla alakalı bir durumdur. Yani kısaca feniletilamin ilk görüşte aşktan sorumlu olan kimyasal, aşık olduğumuz kişiyi düşündüğümüzde salınımı artar.

Bu üç kimyasal birleşir ve aşk ortaya çıkar.6 ay ile 3 yıl arasında kimyasalların salınımı azalır. Gerçek bir aşk varsa diğer bir aşama geçilir, endorfin salınımı görevi devralır. Endorfin, kişiye güven, bağlılık, sakinlik verir. Bu süreç diğer süreçler gibi heyecan verici olmasa da bağlılığın temelleri atılır. Bağlılığı artıran hormon oksitosindir. Oksitosin hormonu aşkın devamlılığını sağlayan ve ilişkileri yürüten hormondur. Sarılma, dokunma ile ortaya çıkan oksitosin hormonu orgazm ile aşırı düzeyde salgılanır. Aşkın kimyası ile ilgili başka hormonlara bir sonraki sayıya saklıyorum devamını haftaya edebilirsiniz ancak bu hafta açıklamak istediğim kısa bir şey var. Herkes aşkı aynı mı yaşar. Mesela sen aşık olduğunu nasıl anlıyorsun, ne hissediyorsun bu seni kokutuyor mu yoksa ayakların yere basmıyor mu veya çok yoğun mu yaşıyorsun saplantılı bir aşık gibi…

Kimileri yalancı aşkı, kimileri sonsuz aşkı, kimi kendine aşık olanın aşkını, kimileri şüpheci aşkı yaşar. Kimi aşıklar sınır tanımaz kimi aşıklar kuralcıdır, kimi aşıklarda paylaşmayı istemez içinde saklar. Aslında hayatı nasıl yaşıyorsan aşkı yaşama şeklinde tam olarak öyle oluyor. Ahh iste yine iş dönüp dolaşıp bize, yani kendimize geldi, sen kendini tanıyorsan aşkını da tanıyabilirsin elbette Sezen ablanın dediği gibi ‘Aşkım da değişebilir, gerçeklerim de…’ değişmemek imkansız, değişimini fark edebildiğinde kendinin farkına varma yolunda başlangıç yapmış oluyorsun. Yani sen hayatı nasıl yaşıyorsan aşkı yaşama şeklinde öyle oluyor.

Yazının devamı için haftaya kadar ve elbette hayatınızın sonuna kadar seviyle kal keyifli bir hafta dilerim. 

ETİKETLER:

YORUM YAP

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Duygu Özer

Duygu Özer

Yazarın Diğer Yazıları