Konserve Kapaklarını Açabilen Tüm kadınlar Sizin İçin….
Kayıt Tarihi: 06.03.2022 18:50 - Son Güncelleme: 07.10.2025 06:08
Kadın, aşktan anneliğe ve sanattan spora, güçlü kavramından cinselliğine kadar zamanın ötesinde ve her döneminde anlaşılmaya çalışılmıştır ve aslında kadını anlamak empoze edildiği gibi zor da değildir ve kadın anlaşılamamasına rağmen her zaman ilham kaynağı olmaya devam edecektir.
Bazı mitoloji kaynaklarında kadın şöyle tanımlanıyor:
"Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı; rüzgârın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi. Onların üzerine değerli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu, saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı. Bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadını yaptı.Yarattığı kadını erkeğe armağan etti... " Böyle keyifli tanımdan sonra geçmişten günümüze kadar aktarılan atasözlerinde kadın ile ilgili toplumsal değer yargılarının nasıl olduğuna bakacak olursak; Atasözleri bireysel direncin çok ötesindedir. Bu tabi toplumun ataerkil yani erkek otoritesine göre toplumsal düzen kurgulanır. Bu gün dünya üzerinde bazı istisnai kabileler haricinde egemen olan yapı ataerkil düzendir. Atasözlerinde kadın, zavallı, güvenilmez, cinselliği tabu olarak görülen arzularını yaşamasının ayıp kabul edildiği, sadece çocuk doğurma işlevi olan tehlikeli bir canlı olarak algılanmaktadır.
Kadınların sürekli ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesi erkeğin yardımına, bakımına, güçlü kollarına muhtaç olarak algılanması söylemlerde olmasada pratikte çok yaygındır. Bu söylemler sadece erkeklere ait de değildir kadında kendi hemcinsine karşı algısı çok da farklı değildir. Atasözlerine baktığımızda;
“Erkek gibi kadın”
“Kızını dövmeyen dizini döver”
“Para sesi, kadın sesi, su sesi”
“Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez”
“Tarlayı düz al, kadını kız al”
“Yemeğin salçalısı, kadının kalçalısı”
“Dişi köpek kuyruğunu sallamazsa, erkek köpek peşinden gitmez” bunun gibi daha yüzlerce atasözü kadını aşağılayan anlamlar taşıdığını üzülerek belirtiyorum kadınlar hakkında olumlu atasözleri ne yazık ki çok azdır.
Atasözlerinde , deyimlerde hatta fıkralar da kadının aşağılanmasına yer verilmiştir bunu konunun uzmanlarına bakıyorum ancak kadın olmazsa hayat olmaz, hayat kadar kıymetli birşey olmadığının farkındalığında iken bu kadar kıymetli olan bir canlıya hem söylemlerle hem de davranışla hak ettiği değerin verilmesini dilerim. Kadına verilen değer arttıkça kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin azalacağının bilincindeyiz.
Kadına hak ettiği değeri bir başkasının vermesinin yanı sıra kadının kendisine verdiği değer de çok kıymetlidir. Dowling’ in “Sindrella Kompleksi” kitabınında şöyle bir bölüm yer almakta, “yalnız olmaktan nefret ediyorum, keseli hayvanlar gibi bir başkasının derisinin altında yaşamak isterdim. Emniyette olmayı, sıcak, bakılıp gözetleniyor olmayı, havadan, hatta yaşamdan daha çok istiyorum.’’ Kitap aslında hepimizin bildiği masal kahramanı Sindrella’dan ismini almaktadır. Dowling hala bir çok kadının dışardan birilerinin tüm olumsuzlukları ortadan kaldıracağı bir kurtarıcı aradığını söyler.
Bağımsızlık, mutluluk, huzur, başkalarının bize bahşedebileceği bir armağan değildir. Kendi yaşam sorumluluğumuzu almadığımız sürece özgürleşemeyiz.
Kadın, erkek diye ayırım yapmadan insan olarak yaşabildiğimiz insan olarak kalabildiğimiz, bir kurtarıcı beklemek veya birilerini suçlayarak hatta mağdur rolüne bürünerek mutluluğu yakalayamayız.
Her daim kendi ayakları üzerinde duran kaderini bir erkeğin vicdanına teslim etmeyen, kadınlığını, cinselliğini, anne olmayı tercih etmişse anneliğini, anne olmayıp da ruhu anne, gönlü anne olan, dilediği gibi kahkaha atıp, ağlayabilen, duygularını gösterebilmenin cesaretini yaşayan, tek başına hem annelik hem babalık yapabilme sorumluluğunu alan, korkularına, çaresizliklerine, kaygılarına rağmen her zorluğa karşı koyan, konserve kapaklarını açabilen tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun...