YALNIZLIĞA ALIŞMAK
Ülkemizde ve pek çok ülkede kadınlar, evliliğinde ihmal edildiklerini ve yalnız kaldıklarını ifade etmektedirler. Büyük umutlarla adım attıkları iki kişilik evliğin içinde, zamanla kendilerini tek başına bulduklarını dile getiriyorlar.
Evlilik öncesi gösterilen ilgi ve sevgiden yoksun kalan kadın evlilik sonrası ise yalnızlık duygusu ile baş etmeye çalışıyor. Peki ne oluyor da erkekler evlendikten sonra ilgilerini, sevgilerini paylaşmıyorlar veya yitiriyorlar? Evlilik sorumluluğunu almak mı ağır geliyor yoksa her bireyin sebebi mi farklı belki evli okurlarımız bu konuda bizlere geri dönüşleri ile yardımcı olabilirler.
Yalnızlıkla baş edebilmek için kendini, evine, çocuklarına, işine, kariyerine adayan kadın, bir yanı eksik olsa da bireysel başarı veya tatmin duygusu ile yalnız yaşamaya alışıyor ki bu kadın için hem tehlikeli hem de özgürleştirici bir duygu haline geliyor. Tehlikeli demekle kastım yalnızlığın iyileştirici gücüne alışan kadın yanın da biri olsun istemeyecektir. Çünkü kadın, her duruma koşula adapte olabilme yeteneğine sahiptir. Hamile olduğunu öğrenir hiç tatmadığı bir duygu da olsa anneliğe adapte olur. Bomboş bir ev verin o evi sıcak bir yuvaya dönüştürür. Boşuna dememişler yuvayı dişi kuş yapar diye aslında kadın dokunduğu her şeyi güzelleştirir, değiştirir, dönüştürür.
Evliliklerinde sadece yanında bir hayat arkadaşı, yol arkadaşı olsun isteyip hayatı paylaşmak için verdiği mücadeleden bir müddet sonra vazgeçişi de bundandır. Her şeyi güzelleştiren kadınlar güzel bir hayat için adım attıkları evliliklerinde yalnızlığa terk edilmeye katlanamıyor olabilirler. Kendini yalnız hisseden kadın yalnızlığını dile getirdiğinde anlaşılmadığını hissettiğinde ve hayatında pek çok şeyin sorumluluğunu almaya başladığında zamanla yalnız başına evliliği devam ettirmek istemiyor. Aslında şöyle çevrenize bir bakın hiçbir kadın kolay kolay boşanmayı istemez çünkü bizim kültürümüzde geçerliliğini kısmen yitirmiş olsa da evliliğin bir kere olduğu, ölene kadar evli kalınacağına dair kollektif bilinçle yetiştiriliyor, yalnızlığa alışan kadın bu ihmal edilmiş duygusu ile baş etmesine rağmen ekstra bir sorun örneğin sadakatsizlik, şiddet, saygısızlık vs vs karşılaşınca evlilik birliği içerinde kalmayı tercih etmiyor.
Kadın sessizce terk eder dedikleri tam olarak bu olsa gerek o son yol ayrımına gelene kadar kendince doğru olan pek çok yöntemi denemiştir. Bu kararı vermek zorunda kalmış kadının, kararlılığını gören erkekse geç kalmış adımı atmak için hamlede bulunur fakat artık her şey için çok geçtir. Gerçekten pişmanlığını hissedip her şeye sil baştan başlamak elbette mümkün, dedim ya kadının adapte olabilme yeteneği muazzamdır. Ancak taraflar için kararın geri dönüşü yoksa davalar açılır. Hiçbir ayrılık bizim coğrafyamızda saygı ve sevgi çerçevesinde olmadığı için yıllarca davalar devam edebilir. Taraflardan biri hem ihmal eder hem de boşanmamak için sonuna kadar direnir. Yalnız yaşamaya alışmış, kendi gücüne inanan kadın için hiç bir şey engel olmayacaktır.
Hayat çok kısa ve zaman satın alınamayan tek şey. Hiç kimse bir diğerine ne evliliğinde, ne birlikteliğinde katlanmamalı, tahammül etmemeli, aksine yol arkadaşı olmalı, hayat arkadaşı olmalı, birlikte gülmeli, birlikte ağlayabilmeli, hayatı birlikte yaşayabilmeli, biliyoruz ki zaman çok hızlı geçiyor geriye dönüp baktığınızda güzel anlar biriktirebildiğiniz birlikteliğinizin olmasını dilerim. Her zaman mutlu olmaktan bahsetmiyorum zaten her zaman mutlu olmak diye bir şey mümkün değil veya her şeyi birlikte yapmaktan da bahsetmiyorum insanın kendine ait özel zamanları da olmalı elbette ancak hayat arkadaşım, yol arkadaşım dediğin kişinin gönülden desteğini ve varlığını hissetmekten bahsediyorum. ‘Sana ihtiyacım var’ dediğinizde yanınızda olacağına inanmaktan bahsediyorum, olamadığında da ‘imkanı/ fırsatı olsa yanımda olurdu’ hissini yaşayabilmenizi diliyorum.
Kalabalığın içinde yalnız olmadığınız birliktelikler, dostluklar dilerim, sevgilerimle…